Alman Yargıtay’ının VW Kararı Işığında Dizel Skandalı
Uzun süren bir bekleyişten sonra nihayet Alman Yargıtay`ı ( Bundesgerichtshof ) kamuoyunu yıllardır sıklıkla meşgul eden „Dizel Skandalı“ konusunda tüketicilerin yüzünü güldürecek bir karar verdi. Bu karar, hukuk camiasında deprem etkisi oluşturan bu karar vesilesiyle müşterilerini dolandırarak kusurlu, manipüle edilmiş araç satan Volkswagen şirketine hak ettiği hukuki mağlubiyeti aldı. Bu şekilde VW yani sıra AUDİ SEAT SKODA PORSCHE marka manipüle edilen arabalar için açılan davaların da kazanma ihtimali ciddi ölcüde yükselmiştir.
Olayın ilk başladığı noktaya gidecek olursak bilindiği gibi Volkswagen şirketi ürettiği araçlarda kullandığı özel bir yazılımla havaya salınan zehirli atıkların değerlerinde oynama yapmıştı. Normalde havaya çok daha fazla miktarda gaz salınımı olmasına rağmen testlerde elde edilen değer miktarları daha düşük gösterilmekteydi. Bu olayın ortaya çıkmasından sonra birçok tüketici araçlarının trafikten men edilme yaptırımıyla karşılaşmış ve zarara uğramışlardı. Almanya`nın en yüksek dereceli mahkemesi olan Federal Alman Mahkemesi`nin vermiş olduğu karara göre; Volkswagen`nin sadece ve sadece kar marjını artırmak için araçlarda yaptığı manipülasyon ile yalnızca insan sağlığını değil aynı zamanda çevreye de zarar verdiğine vurgu yapıldı. Bunun sonucu olarak; VW`nin, hukuka ve ahlaka aykırı bu durum neticesinde müşterisine kullanılmış ya da yeni bir araba olduğuna bakılmaksızın tazminat ödemesine mahkum edildi. Peki dolandırılan müşterilerin ne kadar bir tazminat almaya hakkı vardır? Bu soru çerçevesinde net bir şekilde şunu söyleyebiliriz ki, müşteriler skandaldan etkilenmiş aracı iade ettiği takdirde satın alma fiyatı ve buna ek olarak ödediği faizleri de alma hakkına kesinlikle sahiptir. Bu ödenecek paradan sadece dava tarihine kadar olan kullanım bedeli kesintisi olacaktır. Bu kesinti olmasına rağmen tüketiciler yine de çok fazla karda olacaklardır. Şöyle ki; Aracı suan ki araç piyasasını göz önüne alarak sattığını düşünse onbinlerce Euro daha düşük fiyata satacak iken bu durumda kesinti olarak indirilen para miktarı bu karşılaştırmaya göre çok daha düşük miktarlarda olacaktır.
Şimdi kısaca Alman Federal Mahkemesinin vermiş olduğu davanın geçmişine göz atalım.Tüketici, 2014 yılında kullanılmış yani 2. el VW Sharan aracı satın almıştır. Akabinde dizel skandalının ortaya çıkması neticesinde Koblenz Landgericht Mahkemesinde görülen davada Landgericht Koblenz tüketici lehine karar vermiş ve dava BGH`ye taşınmıştır. Nihayetinde BGH`de tüketici lehine bir karar vererek davayı kapatmıştır.
Peki Alman Yargıtay`ının vermiş olduğu bu kararın etkileri neler olacaktır? VW`ye karşı bugüne kadar açılan bütün davalarda VW`nin avukatlarının yapmış oldukları şüphe stratejileri, tüketicinin skandaldan haberdar olarak aracı satın aldığı savunmaları bazı mahkemelerden zaferle ayrılmalarına sebep olmuştu. Ama artık bu savunmaların ve bahanelerin hiçbir önemi kalmadı. Volkswagen`nin tüketicileri dolandırdığının ve kusurlu olarak sattığı mallardan sorumlu tutulacağının yasal olarak önemli bir kesinlik kazanmış olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bu karar, hem önümüzdeki günlerde açılacak olan davalar açısından hem de halihazırda devam eden davalar açısından tüketicilerin elini fazlasıyla güçlendirecektir ve bu karar tüketicilerin davayı kazanma şanslarını da önemli ölçüde artırmıştır. Bu kararın önemli bir başka işlevide halihazırda görülen davaların daha hızlı bir şekilde sonuçlanmasına vesile olacaktır. Şu an devam eden 60.000´e yakın davayı göz önüne alırsak müşterilerin uğradıkları zararlarının daha hızlı bir şekilde tazmin edileceğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde bu kararın Mercedes`e karşı açılan davaların seyrini tüketici lehine değiştirmek için önemli bir etkisi olacaktır.
Sonuç olarak, BGH`nin bu kararı hem haksızlığa uğrayan birçok tüketiciye umut kaynağı oldu hem de aynı zamanda tüketicileri kasten hukuka ve ahlaka aykırı şekilde dolandırmaya çalışan VW şirketine de sert bir tokat niteliğinde oldu. Hala dava açıp açmama da tereddüt eden birçok tüketicinin bu karar sebebiyle cesaretleneceği ve haklarını aramak için harekete geçeceğini ümit ediyoruz.
Dr. Sincar ve Basun Hukuk Bürosu olarak ihlal edilen haklarınızı geri almanız için sizin adınıza mücadele etmekten onur duyarız. Sizler de dizel skandalından etkilenmiş bir araca sahipseniz irtibat numaralarımızdan bizlere ulaşarak ücretsiz olarak haklarınızı danışabilirisiniz. Ayrıca, hukuki sürecin de hiçbir aşamasında sizlerden 1 Euro dahi talep etmeden haklarınızı geri almayı taahhüt ediyoruz.
WeiterlesenAlman Yargıtay’ının VW Kararı Işığında Dizel Skandalı
Uzun süren bir bekleyişten sonra nihayet Alman Yargıtay`ı ( Bundesgerichtshof ) kamuoyunu yıllardır sıklıkla meşgul eden „Dizel Skandalı“ konusunda tüketicilerin yüzünü güldürecek bir karar verdi. Bu karar, hukuk camiasında deprem etkisi oluşturan bu karar vesilesiyle müşterilerini dolandırarak kusurlu, manipüle edilmiş araç satan Volkswagen şirketine hak ettiği hukuki mağlubiyeti aldı. Bu şekilde VW yani sıra AUDİ SEAT SKODA PORSCHE marka manipüle edilen arabalar için açılan davaların da kazanma ihtimali ciddi ölcüde yükselmiştir.
Olayın ilk başladığı noktaya gidecek olursak bilindiği gibi Volkswagen şirketi ürettiği araçlarda kullandığı özel bir yazılımla havaya salınan zehirli atıkların değerlerinde oynama yapmıştı. Normalde havaya çok daha fazla miktarda gaz salınımı olmasına rağmen testlerde elde edilen değer miktarları daha düşük gösterilmekteydi. Bu olayın ortaya çıkmasından sonra birçok tüketici araçlarının trafikten men edilme yaptırımıyla karşılaşmış ve zarara uğramışlardı. Almanya`nın en yüksek dereceli mahkemesi olan Federal Alman Mahkemesi`nin vermiş olduğu karara göre; Volkswagen`nin sadece ve sadece kar marjını artırmak için araçlarda yaptığı manipülasyon ile yalnızca insan sağlığını değil aynı zamanda çevreye de zarar verdiğine vurgu yapıldı. Bunun sonucu olarak; VW`nin, hukuka ve ahlaka aykırı bu durum neticesinde müşterisine kullanılmış ya da yeni bir araba olduğuna bakılmaksızın tazminat ödemesine mahkum edildi. Peki dolandırılan müşterilerin ne kadar bir tazminat almaya hakkı vardır? Bu soru çerçevesinde net bir şekilde şunu söyleyebiliriz ki, müşteriler skandaldan etkilenmiş aracı iade ettiği takdirde satın alma fiyatı ve buna ek olarak ödediği faizleri de alma hakkına kesinlikle sahiptir. Bu ödenecek paradan sadece dava tarihine kadar olan kullanım bedeli kesintisi olacaktır. Bu kesinti olmasına rağmen tüketiciler yine de çok fazla karda olacaklardır. Şöyle ki; Aracı suan ki araç piyasasını göz önüne alarak sattığını düşünse onbinlerce Euro daha düşük fiyata satacak iken bu durumda kesinti olarak indirilen para miktarı bu karşılaştırmaya göre çok daha düşük miktarlarda olacaktır.
Şimdi kısaca Alman Federal Mahkemesinin vermiş olduğu davanın geçmişine göz atalım.Tüketici, 2014 yılında kullanılmış yani 2. el VW Sharan aracı satın almıştır. Akabinde dizel skandalının ortaya çıkması neticesinde Koblenz Landgericht Mahkemesinde görülen davada Landgericht Koblenz tüketici lehine karar vermiş ve dava BGH`ye taşınmıştır. Nihayetinde BGH`de tüketici lehine bir karar vererek davayı kapatmıştır.
Peki Alman Yargıtay`ının vermiş olduğu bu kararın etkileri neler olacaktır? VW`ye karşı bugüne kadar açılan bütün davalarda VW`nin avukatlarının yapmış oldukları şüphe stratejileri, tüketicinin skandaldan haberdar olarak aracı satın aldığı savunmaları bazı mahkemelerden zaferle ayrılmalarına sebep olmuştu. Ama artık bu savunmaların ve bahanelerin hiçbir önemi kalmadı. Volkswagen`nin tüketicileri dolandırdığının ve kusurlu olarak sattığı mallardan sorumlu tutulacağının yasal olarak önemli bir kesinlik kazanmış olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bu karar, hem önümüzdeki günlerde açılacak olan davalar açısından hem de halihazırda devam eden davalar açısından tüketicilerin elini fazlasıyla güçlendirecektir ve bu karar tüketicilerin davayı kazanma şanslarını da önemli ölçüde artırmıştır. Bu kararın önemli bir başka işlevide halihazırda görülen davaların daha hızlı bir şekilde sonuçlanmasına vesile olacaktır. Şu an devam eden 60.000´e yakın davayı göz önüne alırsak müşterilerin uğradıkları zararlarının daha hızlı bir şekilde tazmin edileceğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde bu kararın Mercedes`e karşı açılan davaların seyrini tüketici lehine değiştirmek için önemli bir etkisi olacaktır.
Sonuç olarak, BGH`nin bu kararı hem haksızlığa uğrayan birçok tüketiciye umut kaynağı oldu hem de aynı zamanda tüketicileri kasten hukuka ve ahlaka aykırı şekilde dolandırmaya çalışan VW şirketine de sert bir tokat niteliğinde oldu. Hala dava açıp açmama da tereddüt eden birçok tüketicinin bu karar sebebiyle cesaretleneceği ve haklarını aramak için harekete geçeceğini ümit ediyoruz.
Dr. Sincar ve Basun Hukuk Bürosu olarak ihlal edilen haklarınızı geri almanız için sizin adınıza mücadele etmekten onur duyarız. Sizler de dizel skandalından etkilenmiş bir araca sahipseniz irtibat numaralarımızdan bizlere ulaşarak ücretsiz olarak haklarınızı danışabilirisiniz. Ayrıca, hukuki sürecin de hiçbir aşamasında sizlerden 1 Euro dahi talep etmeden haklarınızı geri almayı taahhüt ediyoruz.
WeiterlesenEv Kredisi Sözleşmelerinin İptali İçin Devrim Niteliğinde Karar
Avrupa Adalet Divanı (der Europäische Gerichtshof – EuGH), özel kredi sözleşmelerinin iptal politikası çerçevesinde yankı uyandıracak bir karar vermiştir. Söz konusu karara göre Kredi Sözleşmelerinin İptal Hükümleri Kısmı (Widerrufinformation) tüketici haklarını ihlal edecek bir sistemde kaleme alınmış ve bu durum Avrupa Parlementosu kararlarına aykırılık teşkil etmektedir.
Avrupa Adalet Divanı`na göre tüketicilerin imzalamış oldukları kredi sözleşmelerinde, iptal süreleri ve bu iptal sürelerinin hesaplanması hakkında açık ve anlaşılabilir bir açıklama olması zorunludur. Avrupa Adalet Divanı , geçen hafta Landgericht Saarbrücken mahkemesi tarafından kendilerine intikal eden dosyada vermiş oldukları kararın özü bu şekildedir. Lüksemburg yargıçları, söz konusu dava dosyasında karşı taraf avukatlarının Alman hukukuna yapmış oldukları atıfların gerekli şartları sağlamadığı kanaatine varmışlardır. ( Az. C-66/19)
Bilindiği üzere yapılan bir sözleşmede kural olarak iptal süresi 14 gündür. Bu kurala rağmen davacı olan tüketici, 2012 yılında Ev Kredisi için imzalamış olduğu kredi sözleşmesinin iptali için 2016 yılında dava açmıştır. Kreis-Sparkasse avukatları da bu durumun kabul edilemez olduğunu tüketicinin detaylı şekilde sözleşmenin iptali konusunda bilgilendirildiğini ve bu sebepten davanın reddedilmesi gerektiğini savundular. Sonuç olarak; 2012 yılında imzalanmış olan ev kredi sözleşmesi, 4 yıl sonra mahkeme kararıyla iptal edilmiş oldu.
Avrupa Adalet Divanı, vermiş olduğu kararın gerekçesini ise şu şekilde izah etmiştir :
„Sözleşmenin İptal Hükümleri kısmında, açık ve anlaşılır şekilde net bir iptal prosedürü hakkında bilgi verilmesi gerekmektedir. Ayrıca, ilgili kısımda kanun maddelerine atıf yapılması söz konusu bilgilendirmenin açık ve anlaşılır bir açıklama şartını yerine getirmediği kanaati oluşmuştur. Bu şekilde basamaklı olarak referans gösterilen kanun maddeleri, tüketicinin sağlıklı bir şekilde bilgi alma kabiliyetini zedelemektedir.“
Avrupa Adalet Divanı`nın bu deprem etkisi olusturan kararı, tüm Almanya Mahkemeleri açısından bağlayıcıdır. Şöyle ki; Hiçbir Alman Mahkemesi bu kararın aksine bir karar veremeyecektir. Bu sebepten, birçok kredi sözleşmesi imzalayan ve yüksek faiz oranlarıyla başı dertte olan tüketicilere gün yüzü doğmuştur. Bu karar sayesinde tüketiciler, Mahkemeye başvurarak on ödeme cezasına maruz kalmadan kredi sözleşmelerini yapılandırabileceklerdir ve ayrıca geçmişe dönük ödenmiş fazla faiz tutarlarını topluca geri alma hakkına kavuşacaklardır.
Sonuç olarak; Avrupa Adalet Divanı`nın bu kararı tüketici haklarını önemli ölçüde güçlendirmiştir. Son zamanlarda Alman mahkemeleri önlerine gelen kredi sözleşmesinin iptaline ilişkin davalarda genel olarak banka dostu bir tavır takınmakta ve davaların büyük çoğunluğunu reddetmekteydi. En son elde edilen bu muazzam karar neticesinde tüketicilerin haklarını aramaları için ciddi bir yasal dayanak oluşmuştur. Bu sayede tüketiciler imzaladıkları kredi sözleşmelerini bu alanda uzman bir avukata göstermelidirler.
Belirtmek isteriz ki Kredi Sözleşmelerinin iptali konusunda yüzlerce dosyayı, Avrupa Adalet Divanı`nın bu emsal kararından önce dahi müvekkillerimiz lehine sonuçlandırdık.
Dr. Sincar & Basun Hukuk Bürosu olarak ev krediniz varsa şayet bizlere resmini gönderdiğiniz takdirde haklarınızı ücretsiz olarak sizlere memnuniyetle bildirmek isteriz.
WeiterlesenEv Kredisi Sözleşmelerinin İptali İçin Devrim Niteliğinde Karar
Avrupa Adalet Divanı (der Europäische Gerichtshof – EuGH), özel kredi sözleşmelerinin iptal politikası çerçevesinde yankı uyandıracak bir karar vermiştir. Söz konusu karara göre Kredi Sözleşmelerinin İptal Hükümleri Kısmı (Widerrufinformation) tüketici haklarını ihlal edecek bir sistemde kaleme alınmış ve bu durum Avrupa Parlementosu kararlarına aykırılık teşkil etmektedir.
Avrupa Adalet Divanı`na göre tüketicilerin imzalamış oldukları kredi sözleşmelerinde, iptal süreleri ve bu iptal sürelerinin hesaplanması hakkında açık ve anlaşılabilir bir açıklama olması zorunludur. Avrupa Adalet Divanı , geçen hafta Landgericht Saarbrücken mahkemesi tarafından kendilerine intikal eden dosyada vermiş oldukları kararın özü bu şekildedir. Lüksemburg yargıçları, söz konusu dava dosyasında karşı taraf avukatlarının Alman hukukuna yapmış oldukları atıfların gerekli şartları sağlamadığı kanaatine varmışlardır. ( Az. C-66/19)
Bilindiği üzere yapılan bir sözleşmede kural olarak iptal süresi 14 gündür. Bu kurala rağmen davacı olan tüketici, 2012 yılında Ev Kredisi için imzalamış olduğu kredi sözleşmesinin iptali için 2016 yılında dava açmıştır. Kreis-Sparkasse avukatları da bu durumun kabul edilemez olduğunu tüketicinin detaylı şekilde sözleşmenin iptali konusunda bilgilendirildiğini ve bu sebepten davanın reddedilmesi gerektiğini savundular. Sonuç olarak; 2012 yılında imzalanmış olan ev kredi sözleşmesi, 4 yıl sonra mahkeme kararıyla iptal edilmiş oldu.
Avrupa Adalet Divanı, vermiş olduğu kararın gerekçesini ise şu şekilde izah etmiştir :
„Sözleşmenin İptal Hükümleri kısmında, açık ve anlaşılır şekilde net bir iptal prosedürü hakkında bilgi verilmesi gerekmektedir. Ayrıca, ilgili kısımda kanun maddelerine atıf yapılması söz konusu bilgilendirmenin açık ve anlaşılır bir açıklama şartını yerine getirmediği kanaati oluşmuştur. Bu şekilde basamaklı olarak referans gösterilen kanun maddeleri, tüketicinin sağlıklı bir şekilde bilgi alma kabiliyetini zedelemektedir.“
Avrupa Adalet Divanı`nın bu deprem etkisi olusturan kararı, tüm Almanya Mahkemeleri açısından bağlayıcıdır. Şöyle ki; Hiçbir Alman Mahkemesi bu kararın aksine bir karar veremeyecektir. Bu sebepten, birçok kredi sözleşmesi imzalayan ve yüksek faiz oranlarıyla başı dertte olan tüketicilere gün yüzü doğmuştur. Bu karar sayesinde tüketiciler, Mahkemeye başvurarak on ödeme cezasına maruz kalmadan kredi sözleşmelerini yapılandırabileceklerdir ve ayrıca geçmişe dönük ödenmiş fazla faiz tutarlarını topluca geri alma hakkına kavuşacaklardır.
Sonuç olarak; Avrupa Adalet Divanı`nın bu kararı tüketici haklarını önemli ölçüde güçlendirmiştir. Son zamanlarda Alman mahkemeleri önlerine gelen kredi sözleşmesinin iptaline ilişkin davalarda genel olarak banka dostu bir tavır takınmakta ve davaların büyük çoğunluğunu reddetmekteydi. En son elde edilen bu muazzam karar neticesinde tüketicilerin haklarını aramaları için ciddi bir yasal dayanak oluşmuştur. Bu sayede tüketiciler imzaladıkları kredi sözleşmelerini bu alanda uzman bir avukata göstermelidirler.
Belirtmek isteriz ki Kredi Sözleşmelerinin iptali konusunda yüzlerce dosyayı, Avrupa Adalet Divanı`nın bu emsal kararından önce dahi müvekkillerimiz lehine sonuçlandırdık.
Dr. Sincar & Basun Hukuk Bürosu olarak ev krediniz varsa şayet bizlere resmini gönderdiğiniz takdirde haklarınızı ücretsiz olarak sizlere memnuniyetle bildirmek isteriz.
WeiterlesenSokağa Çıkış Sınırlandırılması
Bildiğiniz üzere son aylarda global bir kriz haline gelen Corona salgını sebebiyle dünya çapında olağanüstü bir dönem yaşanmaktadır.Aynı şekilde Almanya`da da salgınla mücadele kapsamında olağanüst hal durumuna geçilmiştir. Halihazırda, 23 Mart Pazartesi günü itibariyle yürülüğe konulan ve ilk etapta 2 Hafta süre ile sınırlı birtakım sınırlamalar getirilmiştir. Bundan sonraki süreç ise halihazırda sonu belli olmayan bir döneme doğru gitmektedir.Federal devlet ile Federe yani eyalet yönetimleri arasıdaki ortak uzlaşı ve işbirliği çerçevesinde alınan kararlara göre her ne kadar tam anlamıyla kesin sokağa çıkış yasağı getirlmemiş olsa da sokağa çıkma imkanları ciddi anlamda sınırlandırılmıştır. Şimdi kısaca genel hatlarıyla alınan kararlardan ve bu kararlara uyulmaması durumunda karşılaşılacak yaptırımlardan bahsedelim.
Öncelikle alınan kararların en önemlisi mümkün olduğunca diğer insanlarla en asgari düzeyde irtibatın ve yakınlaşmanın önlemlisidir. Bu açıdan dışarı aile bireyleri hariç en fazla 2 kişi ile birlikte çıkabilirsiniz ve buna ek olarak tüm toplu kutlama, ibadet ve toplantılar kesinlikle yasaklanmıştır. Belirtmemiz gerekir ki; Evinizin bahçesinde aile bireyleriyle bulunmanızda sakınca bulunmamaktadır fakat aile dışından kişiler ile bulunmanız durumunda ciddi para cezasıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Hatta hapis cezasına varacak şekilde yaptırımlarla karşılaşmanız yüksek olasıklar dahilindedir. Dışarı çıkmanız içinde belli başlı bazı sebeplerin olması gerekmektedir. Bunlar; Zaruri alışveriş, ilaç alma, ise gitme, önemli doktor ve sınav randevularına gitme ve ayrıca temiz hava alma sebebiyle yürüyüş yapmadır. Bu sebepler dahilinde sokağa çıkıyor olsanız dahi diğer insanlarla arnızda minimum 1.5 metre mesafe koymalısınız ve ayrıca 2 kişiden fazla beraber gitmemelisiniz. Tüm bu ifade ettiklerimize ek olarak belli başlı bazı tip dalları için de bazı kısıtlamalar söz konusudur. Söyle ki; Fizyoterapi açısından acil ve önemli bir sebep yok ise muayene için fizyoterapi merkezlerinin ziyaretleri de yasaklanmıştır.
İş yerleri açısından eğlence merkezleri, cafeler,barlar kesinlikle kapatılması kararı alınmıştır. Restourant, Bäckerei gibi müesseselerin de sadece paket servisi yapacak şekilde faaliyetlerini sürdürmelerine izin verilmiştir. Alışveriş merkezleri, Eczaneler, Benzin istasyonları, banka ve posta kurumlarının açık kalmasına müsadee edilmiştir. Açık olan mekanlar açısından da her 10 metrekareye 1 müşteri düşecek şekilde müşteri yoğunluğuna müsade edilmiştir. Bu sınırın aşılması durumunda yine cezai yaptırımla karşılaşılması mümkündür.
Tüm bu kurallara aykırı davranılması durumunda minimum ödenecek cezi tutar 200 Euro`dur. Bunun dışında 25.000 Euro`ya kadar idari para cezası ve 5 yıl hapis cezasıyla yargılanılmasının da onu açılmıştır.
WeiterlesenSokağa Çıkış Sınırlandırılması
Bildiğiniz üzere son aylarda global bir kriz haline gelen Corona salgını sebebiyle dünya çapında olağanüstü bir dönem yaşanmaktadır.Aynı şekilde Almanya`da da salgınla mücadele kapsamında olağanüst hal durumuna geçilmiştir. Halihazırda, 23 Mart Pazartesi günü itibariyle yürülüğe konulan ve ilk etapta 2 Hafta süre ile sınırlı birtakım sınırlamalar getirilmiştir. Bundan sonraki süreç ise halihazırda sonu belli olmayan bir döneme doğru gitmektedir.Federal devlet ile Federe yani eyalet yönetimleri arasıdaki ortak uzlaşı ve işbirliği çerçevesinde alınan kararlara göre her ne kadar tam anlamıyla kesin sokağa çıkış yasağı getirlmemiş olsa da sokağa çıkma imkanları ciddi anlamda sınırlandırılmıştır. Şimdi kısaca genel hatlarıyla alınan kararlardan ve bu kararlara uyulmaması durumunda karşılaşılacak yaptırımlardan bahsedelim.
Öncelikle alınan kararların en önemlisi mümkün olduğunca diğer insanlarla en asgari düzeyde irtibatın ve yakınlaşmanın önlemlisidir. Bu açıdan dışarı aile bireyleri hariç en fazla 2 kişi ile birlikte çıkabilirsiniz ve buna ek olarak tüm toplu kutlama, ibadet ve toplantılar kesinlikle yasaklanmıştır. Belirtmemiz gerekir ki; Evinizin bahçesinde aile bireyleriyle bulunmanızda sakınca bulunmamaktadır fakat aile dışından kişiler ile bulunmanız durumunda ciddi para cezasıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Hatta hapis cezasına varacak şekilde yaptırımlarla karşılaşmanız yüksek olasıklar dahilindedir. Dışarı çıkmanız içinde belli başlı bazı sebeplerin olması gerekmektedir. Bunlar; Zaruri alışveriş, ilaç alma, ise gitme, önemli doktor ve sınav randevularına gitme ve ayrıca temiz hava alma sebebiyle yürüyüş yapmadır. Bu sebepler dahilinde sokağa çıkıyor olsanız dahi diğer insanlarla arnızda minimum 1.5 metre mesafe koymalısınız ve ayrıca 2 kişiden fazla beraber gitmemelisiniz. Tüm bu ifade ettiklerimize ek olarak belli başlı bazı tip dalları için de bazı kısıtlamalar söz konusudur. Söyle ki; Fizyoterapi açısından acil ve önemli bir sebep yok ise muayene için fizyoterapi merkezlerinin ziyaretleri de yasaklanmıştır.
İş yerleri açısından eğlence merkezleri, cafeler,barlar kesinlikle kapatılması kararı alınmıştır. Restourant, Bäckerei gibi müesseselerin de sadece paket servisi yapacak şekilde faaliyetlerini sürdürmelerine izin verilmiştir. Alışveriş merkezleri, Eczaneler, Benzin istasyonları, banka ve posta kurumlarının açık kalmasına müsadee edilmiştir. Açık olan mekanlar açısından da her 10 metrekareye 1 müşteri düşecek şekilde müşteri yoğunluğuna müsade edilmiştir. Bu sınırın aşılması durumunda yine cezai yaptırımla karşılaşılması mümkündür.
Tüm bu kurallara aykırı davranılması durumunda minimum ödenecek cezi tutar 200 Euro`dur. Bunun dışında 25.000 Euro`ya kadar idari para cezası ve 5 yıl hapis cezasıyla yargılanılmasının da onu açılmıştır.
WeiterlesenAvrupa Adalet Divanı`nın Aldığı Karar Işığında Ev Kredi Sözleşmelerinin İptali
Avrupa Adalet Divanı`nın 26 Mart 2020 tarihinde vermiş olduğu karar, yüksek faiz oranıyla ev kredisi almış olan birçok tüketiciyi yakından ilgilendiriyor. Şöyle ki; Söz konusu karar neticesinde birçok tüketici yüksek faizle ödeme yaptıkları kredi sözleşmelerini iptal edebilecek ve bunun neticesinde de ortalama 10 Bin ile 20 Bin Euro arasında, faiz geri ödemesi alabilme imkanına kavuşacaklardır.
Kısaca Avrupa Adalet Mahkemesi`nin vermiş olduğu kararın arka planından bahsedelim. İlk olarak, Landgericht Saarbrücken`de açılan davada, davacı borçlu, Kredi Sözleşmesinin iptalini talep etmiştir. Bu talebinin sebebi olarak da; Kredi Sözleşmesi`ndeki, „Sözleşmenin İptali Usulü“ (Widerrufinformation) kısmının yeterince açık ve anlaşılabilir olmadığını ileri sürmüştür. Landgericht Saarbrücken Mahkemesi ise davayı, söz konusu durumun Avrupa Parlementosu`nun Kredi Sözleşmeleri Yönetmeliğine aykırı olduğu kanaatiyle Avrupa Adalet Divanı`na taşımıştır. Avrupa Adalet Divanı`da 26 Mart tarihinde kendilerine intikal eden bu dosyada vermiş olduğu kararla, tüketiciyi haklı bulmuş ve sözleşmenin iptali ile ilgili kısımın da açık ve anlaşılır şekilde düzenlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Avrupa Adalet Divanı`nın vermiş olduğu bu karar neticesinde 11.06.2010 ile 20.03.2016 tarihleri arasında imzanlanmış özellikle Ev Kredi Sözleşmelerinin iptali için gün doğmuştur. Ayrıca bizim davanızı kabul etmemiz için, imzalanmış sözleşmenin halen devam ediyor olması ve son olarak da kredi kullanılarak alınan evin kiraya verilmemiş olması gerekmektedir. Kısaca maddeler halinde belirtmek gerekirse;
1- Sözleşmenin, 11.06.2010 ile 20.03.2016 tarihleri arasında imzalanmış olması,
2- Sözleşmenin halen devam ediyor olması,
3- Kredi kullanılarak alınan evin başkasına kiraya verilmemiş olması, gerekmektedir.
Avrupa Adalet Divanı`nın vermiş olduğu karar ışığında belirtmemiz gerekir ki; Alman bankalarının hazırlamış oldukları ev kredi sözleşmelerinin birçoğu Avrupa Parlementosu kanunlarına aykırıdır, bu sebepten vatandaşlarımız kredi sözleşmelerini iptal etme hakkına yüksek derecede sahipler. Altını çizmemiz gerekir ki; Almanya Yerel ve Yüksek Mahkemeleri Avrupa Adalet Divanı`nın almış olduğu bu karara uymak zorundadır bu nedenle Almanya`nın neresinde olursanız olun şayet yukarıda izah ettiğimiz şartlara uyuyorsanız dava açıp, büyük kar elde etme imkanınız mevcuttur.
Senelerdir bu davalarda uzmanlaşmış bir hukuk bürosu olarak Sparkasse, Volksbank, Deutsche Bank, Commerzbank, Ingdibabank, DSL Bank ve nice bankalara karşı sayısız dava kazandık. Bir örnek verecek olursak; Sparkasse bankasının hatalı kredi sözleşmesini iptal ettirip, müvekkilimize tamı tamına 26.000 Euro kazandırdık. Söz konusu kazandığımız miktarın yüksek olmasının sebebi ise 2010 ile 2016 yılları arasında banka faiz oranları 4,5%`e kadar yükselmişti. Günümüzde ise faiz oranları 0,8%`e kadar düşmüş olmasıdır. Bu durumda, 4,5 %`lik sözleşmenin iptali ile faiz ödemeleri geri alınıp sözleşme 0,8% faiz oranı üzerinden yeniden yapılandırılmıştır.
Son olarak belirtmek isteriz ki; Avrupa Adalet Divanı`nın almış olduğu bu karar Almanya`da deprem etkisi oluşturdu ve tüketiciler için kaçınılmaz bir fırsat doğurmuştur. Değerli vatandaşlarımız, Almanya`nın hangi şehrinde olursanız olun farketmeksizin yapmış olduğunuz Kredi Sözleşmesinin resimlerini bizlere gönderdiğiniz takdirde sizlere haklarınızı ücretsiz olarak bildirmekten ve haklarınız için mücadele etmekten gurur duyarız.
WeiterlesenAvrupa Adalet Divanı`nın Aldığı Karar Işığında Ev Kredi Sözleşmelerinin İptali
Avrupa Adalet Divanı`nın 26 Mart 2020 tarihinde vermiş olduğu karar, yüksek faiz oranıyla ev kredisi almış olan birçok tüketiciyi yakından ilgilendiriyor. Şöyle ki; Söz konusu karar neticesinde birçok tüketici yüksek faizle ödeme yaptıkları kredi sözleşmelerini iptal edebilecek ve bunun neticesinde de ortalama 10 Bin ile 20 Bin Euro arasında, faiz geri ödemesi alabilme imkanına kavuşacaklardır.
Kısaca Avrupa Adalet Mahkemesi`nin vermiş olduğu kararın arka planından bahsedelim. İlk olarak, Landgericht Saarbrücken`de açılan davada, davacı borçlu, Kredi Sözleşmesinin iptalini talep etmiştir. Bu talebinin sebebi olarak da; Kredi Sözleşmesi`ndeki, „Sözleşmenin İptali Usulü“ (Widerrufinformation) kısmının yeterince açık ve anlaşılabilir olmadığını ileri sürmüştür. Landgericht Saarbrücken Mahkemesi ise davayı, söz konusu durumun Avrupa Parlementosu`nun Kredi Sözleşmeleri Yönetmeliğine aykırı olduğu kanaatiyle Avrupa Adalet Divanı`na taşımıştır. Avrupa Adalet Divanı`da 26 Mart tarihinde kendilerine intikal eden bu dosyada vermiş olduğu kararla, tüketiciyi haklı bulmuş ve sözleşmenin iptali ile ilgili kısımın da açık ve anlaşılır şekilde düzenlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Avrupa Adalet Divanı`nın vermiş olduğu bu karar neticesinde 11.06.2010 ile 20.03.2016 tarihleri arasında imzanlanmış özellikle Ev Kredi Sözleşmelerinin iptali için gün doğmuştur. Ayrıca bizim davanızı kabul etmemiz için, imzalanmış sözleşmenin halen devam ediyor olması ve son olarak da kredi kullanılarak alınan evin kiraya verilmemiş olması gerekmektedir. Kısaca maddeler halinde belirtmek gerekirse;
1- Sözleşmenin, 11.06.2010 ile 20.03.2016 tarihleri arasında imzalanmış olması,
2- Sözleşmenin halen devam ediyor olması,
3- Kredi kullanılarak alınan evin başkasına kiraya verilmemiş olması, gerekmektedir.
Avrupa Adalet Divanı`nın vermiş olduğu karar ışığında belirtmemiz gerekir ki; Alman bankalarının hazırlamış oldukları ev kredi sözleşmelerinin birçoğu Avrupa Parlementosu kanunlarına aykırıdır, bu sebepten vatandaşlarımız kredi sözleşmelerini iptal etme hakkına yüksek derecede sahipler. Altını çizmemiz gerekir ki; Almanya Yerel ve Yüksek Mahkemeleri Avrupa Adalet Divanı`nın almış olduğu bu karara uymak zorundadır bu nedenle Almanya`nın neresinde olursanız olun şayet yukarıda izah ettiğimiz şartlara uyuyorsanız dava açıp, büyük kar elde etme imkanınız mevcuttur.
Senelerdir bu davalarda uzmanlaşmış bir hukuk bürosu olarak Sparkasse, Volksbank, Deutsche Bank, Commerzbank, Ingdibabank, DSL Bank ve nice bankalara karşı sayısız dava kazandık. Bir örnek verecek olursak; Sparkasse bankasının hatalı kredi sözleşmesini iptal ettirip, müvekkilimize tamı tamına 26.000 Euro kazandırdık. Söz konusu kazandığımız miktarın yüksek olmasının sebebi ise 2010 ile 2016 yılları arasında banka faiz oranları 4,5%`e kadar yükselmişti. Günümüzde ise faiz oranları 0,8%`e kadar düşmüş olmasıdır. Bu durumda, 4,5 %`lik sözleşmenin iptali ile faiz ödemeleri geri alınıp sözleşme 0,8% faiz oranı üzerinden yeniden yapılandırılmıştır.
Son olarak belirtmek isteriz ki; Avrupa Adalet Divanı`nın almış olduğu bu karar Almanya`da deprem etkisi oluşturdu ve tüketiciler için kaçınılmaz bir fırsat doğurmuştur. Değerli vatandaşlarımız, Almanya`nın hangi şehrinde olursanız olun farketmeksizin yapmış olduğunuz Kredi Sözleşmesinin resimlerini bizlere gönderdiğiniz takdirde sizlere haklarınızı ücretsiz olarak bildirmekten ve haklarınız için mücadele etmekten gurur duyarız.
WeiterlesenVW Dizel Skandalı: T5 ve T6 Model Araçlar da Manipülasyonlu
Kraftfahrt-Bundesamt, 24 Ocak 2020 tarihinde Euro 5 kategorisindeki VW´ye ait T5 ve T6 model araçlar için zorunlu geri çağırma bildirimi yayımladı. Peki bu durumun arkasında tam olarak ne var ve bu duruma karşı neler yapılabilir ?
Özellikle en son yayımlanan bildiri sebebiyle Volkswagen`nin T5 ve T6 araçları kesin olarak etkilendiği anlaşılmış olsa da ilerleyen zamanlarda başka model araçların da dizel skandalından etkilenmiş araçlar kategorisine ekleneceği artık tahmini zor olmayan bir durumdur. T5 ve T6 araçlar 2009 ile 2016 yılları arasında üretildi ve yine bu zaman diliminde haylice fazla tercih edilen araçlar olmuşlardır. Söz konusu araçlar otomatik şanzımanla donatılmış ve Euro 5 standartına uygundurlar. Bu açıdan halihazırda 30.000 araç VW Servislerine „Software-Update“ için geri çağrılmıştır.
Geri çağırma, KBA veritabanında 37L8 koduyla yayımlandı. Söz konusu geri çağırmada açıklanan husus şanzımanın ve motor kontrol ünitesinin yeniden programlanması gerektiğidir. Özellikle, azot oksitlerin (zehirli gaz) Euro 5 kategorisi değerlerinin aşılmasına yol açan bir değer sapması problemin temelini oluşturmaktadır. Kısacası, VW araçları çok fazla azot oksit üretmesine rağmen, aracın gösterdiği değer çok daha az miktardadır. Alman Çevre Yardımı ( DUH ) tarafından yapılan ölçümlerden elde edilen sonuca göre ; Müfettişler, VW T5 2.0 TDI´nın egzoz gazı ölçümlerinden aracın +14 ile +21 santigrat derecede ortalama 992 mg NOx / km havaya salınım yaptığını saptamışlardır. Bu da izin verilen değerlerin tamı tamına 5.5 katını aştığı anlamına gelmektedir.
Bilindiği üzere 2019 yılında da T6 model araçlar zorunlu geri çağrılmışlardı fakat bu çağrılan araçlar EA288 tipi motora sahip araçlardı.
Almanya`nın neresinde olursanız olun sizlerde irtibat numaralarımızdan bizlere ulaşarak haklarınızı ücretsiz olarak danışabilirsiniz. Hukuki süreci başlatma kararı aldığınız taktirde gerek Mahkeme masrafları gerek ise Avukatlık Ücreti hususunda cebinizden 1 EURO dahi çıkmamaktadır.
WeiterlesenVW Dizel Skandalı: T5 ve T6 Model Araçlar da Manipülasyonlu
Kraftfahrt-Bundesamt, 24 Ocak 2020 tarihinde Euro 5 kategorisindeki VW´ye ait T5 ve T6 model araçlar için zorunlu geri çağırma bildirimi yayımladı. Peki bu durumun arkasında tam olarak ne var ve bu duruma karşı neler yapılabilir ?
Özellikle en son yayımlanan bildiri sebebiyle Volkswagen`nin T5 ve T6 araçları kesin olarak etkilendiği anlaşılmış olsa da ilerleyen zamanlarda başka model araçların da dizel skandalından etkilenmiş araçlar kategorisine ekleneceği artık tahmini zor olmayan bir durumdur. T5 ve T6 araçlar 2009 ile 2016 yılları arasında üretildi ve yine bu zaman diliminde haylice fazla tercih edilen araçlar olmuşlardır. Söz konusu araçlar otomatik şanzımanla donatılmış ve Euro 5 standartına uygundurlar. Bu açıdan halihazırda 30.000 araç VW Servislerine „Software-Update“ için geri çağrılmıştır.
Geri çağırma, KBA veritabanında 37L8 koduyla yayımlandı. Söz konusu geri çağırmada açıklanan husus şanzımanın ve motor kontrol ünitesinin yeniden programlanması gerektiğidir. Özellikle, azot oksitlerin (zehirli gaz) Euro 5 kategorisi değerlerinin aşılmasına yol açan bir değer sapması problemin temelini oluşturmaktadır. Kısacası, VW araçları çok fazla azot oksit üretmesine rağmen, aracın gösterdiği değer çok daha az miktardadır. Alman Çevre Yardımı ( DUH ) tarafından yapılan ölçümlerden elde edilen sonuca göre ; Müfettişler, VW T5 2.0 TDI´nın egzoz gazı ölçümlerinden aracın +14 ile +21 santigrat derecede ortalama 992 mg NOx / km havaya salınım yaptığını saptamışlardır. Bu da izin verilen değerlerin tamı tamına 5.5 katını aştığı anlamına gelmektedir.
Bilindiği üzere 2019 yılında da T6 model araçlar zorunlu geri çağrılmışlardı fakat bu çağrılan araçlar EA288 tipi motora sahip araçlardı.
Almanya`nın neresinde olursanız olun sizlerde irtibat numaralarımızdan bizlere ulaşarak haklarınızı ücretsiz olarak danışabilirsiniz. Hukuki süreci başlatma kararı aldığınız taktirde gerek Mahkeme masrafları gerek ise Avukatlık Ücreti hususunda cebinizden 1 EURO dahi çıkmamaktadır.
Weiterlesen